HKEMBL Konvan Raporları
Yeni bir köşe açıyorum. HKEMBL Konvan (Genel Kurul) raporlarından dikkat çeken bilgileri, tartışmaları vd. sizlerle paylaşacağım. Masonların iç dünyasını daha iyi görelim...
Konvan 1990
1990 Konvanından sizler için seçtiklerim
Masonlar 1989 tartışmalarının bazılarını sürdürmekteler. Sorun, büyüyememeleri.
"4- Matrikül Hareketleri
Fadıl ALTOP K:. : Yapılan sikrütenlerde haricilerin reddi diğer localardan gelen kardeşlerin verdikleri oylarla olmaktadır. Bütün mesuliyet Loca, taşıyacak ama tokmağı dışardan vuracaklar. Bu Dernekler yasasına aykırıdır. Bu. nedenle skrüten sadece Loca üyeleri katılır diyelim.
Eralp ÖZGEN K:. : Nedeni açıklanmadan olumsuz oy verilmemelidir. Localarımız bir bütündür bu nedenle bir Loca üyesi bir başka Locada oy kullanabilir.
Ünal TÜMER K:. : Her konu sonucunda tüzüklerde değişiklik yanacak olursak işin içinden çıkamayız. Sık sık değişiklik iyi bir usul değildir. Bu konuda Masonik eğitimi pekiştirmeliyiz.
Oktay EVET K:. Siyah oy-atmak açık olsaydı, açık oylama yapılırdı. Siyah atanı gözetlemek ayıptır. Bu konularda tüzük değişikliğine de gerek görmemekteyim."
Bu tatrtışmayı ibret olarak özellikle aldım. Toplumu küçümseyen, kendi ulvi kimlikleri ile toplumları değiştirme savlarının ne kadar içi boş olduğunu gösteriyor. Kendi aralarına alacakları yeni bir adayın oylamasını bile ahlaki ve derneğin çıkarları için yapamadıklarını; en üst yönetim kurulu olan Genel Kurul da "yıllarca" bunu tartıştıklarını görüyoruz. Mason, masona güvenmiyor, tüzükle bağlamaya çalışıyor. Mason üye yapılmasına karşı olduğu bir aday için, açıkça o locaya gidip, karşıtlık nedenlerini açıklamıyor, gizli oyun sağladığı olanakla, sinsice evet kardeşine sinsice tuzak kurup, adayını engelliyor. Ve koca koca masonlar bunu nasıl çözeriz diye yıllardır tartışıyorlar. Benim dernekten ayrıldığım 2017 yılında da bu sorun ve tartışma vardı. Bu konvanda kararlarda bu konu üzerine maddeler var. Kendileri de yıllardır tartıştıklarını kabul ediyorlar. Kararlardan bu konuda tıpkı basımını yanda sundum. İşte size mason ahlâkı, mason kardeşliği... Kişisel hırslar, egolar, düşmanlıklar üzerine kurulu; samimiyetsiz, ahlâk yoksunluğu içinde bir "cemaat".
Teoman Güre, Sabetaycı, Bektaşi Tarikatında "Halife Babalığa" kadar yükselmiş, 33. derece bir mason. Türkiye 'de mason localarında İngilizce, Fransızca, Almanca ve Yunanca / Rumca konuşulan, toplantılarını bu dillerde yapmak zorunda olunan localar vardır ama Ermenice konuşulan loca, Osmanlı 'da çok vardı ama Türkiye 'de yok. Teoman Güre, Konvan 'da yani Genel Kurulda, Ermenice koşulan loca açalım diyor. Bu konuşmalar yapıldığı sırada Ermenistan, Karabağ Bölgesini işgal etmişti. Karabağ, 1000 yıldır Türk yurdu olan ve tarihin gördüğü en büyük katliamcılardan Stalin tarafından zorla Ermeni yerleştirilen, Azerbaycan Cumhuriyetinin tüm dünyaca kabul edilmiş sınırları içinde olan bir bölgedir. 1989'da başlayan süreçte Karabağ, Ermenistan tarafından işgal edilmiş, 1,5 Milyon Azerbaycan Türkü göçe zorlanmış on binlerce Türk de katledilmiştir. Ermeni katliamlarında hamile kadınların bıçaklarla karınları yarılmış, bebek havaya atılarak süngülenmiştir. Yaşlılar, kadınlar, çocuklar vahşice mezalime uğramıştır. Öte yandan Ermenistan hala Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını kabul etmemiş, dünyada Ermeni diasporası emperyalistlerle birlikte dünyada soykırım yalan ve iftirası ile Türkiye 'ye saldırmakta ve toprak istemektedir. Tam bu sırada mason Teoman Güre efendi, utanmadan, sıkılmadan; hangi cüretle Konvan 'da Ermenice loca kuralım diyebiliyor. Konvanda olan hiçbir mason, baş mason dahil, "sen ne diyorsun?" diyemiyor. Utanmazlık bu olsa gerek. Okuyalım:
"Teoman GÜRE K:. : Bir yıl içinle artan Loca, adetlerini bir iftihar -vesilesi olarak kabul ediyorum. Bu ışık altında İstanbul da Ermeni dilinde çalışan bir Locanın açılması Dünya Masonluğuna ışık tutacak bir davranış olacaktır."
Teoman Güre 33. dereceye 1995 yılında 149 numara ile getirilyior. Mesleği Turizmci. Localarda verdiği konferansların isimleri:
"Ya Allah, Allah, Allah, Erdem Locası, 2009
Ya Herru Ya Merru, Doğuş Locası, 2005
Kültür Öğesi Olarak İnanç Sistemleri ve Felsefesi Türklerin Kabul Ettiği İnanç Sistemleri ve Türk Kültürüne Etkisi Anadolu İnançları ve Masonik İlkeler Arasındaki Benzeşimler, Yakacık Locası, 2001
Hacı Bektaş Veli, Dikmen Locası (İngilizce toplantı yapar, Türkiye 'de görevli ve yaşayan Amerikalı masonlar için kurulmuştu), 1999
Bektaşilik ve Masonluk, 1991 "
Konvanda alınan kararlardan biri de, Dışa açılmanın Türkiye 'de olamayacağıdır. Dönüştürmeyi, medeniyet götürmeyi hedeflediği kendi toplumuna karşı gizlenen, açılamayan bir topluluk, ne kadar yararlıdır, ne kadar samimidir ne kadar ulusaldır? Yanıt belli, hiç!
32. derece Mason Sadi Bayram 'ın Yüksek Şûrada verdiği bir konferansta, 33. mason Teoman Güre 'ye atıf yapılmış. Okuyalım;
"Hz. Muhammed’in de ilk bayrağının çift başlı kartal olduğunu Pek Muhterem Teoman Güre üstadımızdan duymuştum. Yine ondan aldığım bilgilerlere göre; Kartalın ayakları kabzası kartala göre sağa gelmek üzere meşhur Zülfikâr kılıcını taşır. Zülfikâr’ın bir yüzünde, Lâ İlahe İllallah Muhammeden Resulullah;Lâ Fetâ illa Ali Seyfe illâ Zülfikâr yazar. Yazılar beyaz ibrişimle yazılmıştır. Bu Sancağın Ismaililer tarafından I. Haçlı Seferinde ortaya çıkarıldığı, bunu gören Templieler ile Ismaililer arasında bir yakınlaşma olduğu söylenir.
Daha sonraları her halde Bizans bayrağına benzemesi münasebetiyle ( ? ! ), kartalın putu andırması itirazları sebebiyle, bayraktan çift başlı kartal kaldırılarak, beyaz ve siyah olmak üzere iki bayrak kullanışmış olup, Şii Halifelerin minyatürlerde siyah kiyafet giymesini buna bağlıyorum."
Kaynak: (Nizam Areopajı Fikri Çalışmalar, 2004 - 2005)
Mason Sadi Bayram, mason kardeşi Teoman Güre 'den duyduğu bu bilginin doğruluğunu kontrol etti mi acaba? Akademik olarak Tarih alanında Doktora derecesi almış olan Sadi Bayram 'ın, aldığı Bilim Felsefesi desleri ve öğrenmiş olması gereken Bilim Ahlâkı böyle bir kaynak taramasını zorunlu kılar. Oysa Sadi Bayram yalızca kardeşi masonun sözlü beyanını yazıya geçirerek, doğruymuş gibi masonlara hikaye anlatıyor.
Gereken kaynak araştırmasını edindiğim araştırmacı ahlâkı gereği fakir yaptı. Bu konularda herkesin birinci kaynak kabul ettiği İslâm Ansiklopedisi bakın ne diyor;
"Hz. Peygamber’in ilk defa hicret sırasında Medine’ye girerken bayrak (livâ) kullandığı bilinmektedir. Rivayet edildiğine göre hicret kafilesi Medine’ye yaklaştığında Büreyde b. Husayb el-Eslemî Resûlullah’a, “Medine’ye yanında bir livâ olmadan girme” demiş ve sarığını çözerek bir mızrağa bağlayıp kafilenin önünde yürüyerek Medine’ye girmişti (Ebü’ş-Şeyh, s. 212). Hz. Peygamber, daha sonra ilk defa hicretin yedinci ayında Hz. Hamza’nın kumandasında Sîfülbahr’e, sekizinci ayında da Ubeyde b. Hâris b. Abdülmuttalib kumandasında Seniyyetülmere’ye gönderdiği seriyyelere birer bayrak vermişti (İbn Hişâm, II, 591, 595-596; Vâkıdî, I, 9-10; İbn Sa‘d, II, 6-7). Gerek bu iki seriyyede gerekse daha sonraki gazve ve seriyyelerde kullanılan bayraklarla ilgili olarak klasik kaynaklarda aynı mânada olmak üzere livâ ve râye kelimeleri kullanılmıştır. Ancak Hayber Savaşı’na kadar yalnız livâ bulunduğu, bu savaşta ise hem livâ hem râyeler taşındığı (İbn Sa‘d, II, 106), Resûlullah’ın râyesinin siyah, livâsının ise beyaz olduğu (Müsned, IV, 297; Tirmizî, “Cihâd”, 10) şeklindeki rivayetlerden hareketle bazı âlimlerce râye ile livâ arasında bir fark bulunduğu ileri sürülmüştür. Hz. Peygamber zamanında kullanılan bayrakların beyaz, sarı, siyah, kırmızı vb. renklerde olduğu, ukāb adlı siyah râyesinin Hz. Âişe’nin kaftanının yünlü kumaşından yapıldığı da kaynaklarda kaydedilmektedir (geniş bilgi için bk. Kettânî, II, 77-84; Hamîdullah, s. 273-288)."
Kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/bayrak
Diyanet İşleri Başkanlığına e-devlet üzerinden yazılı olarak sordum, gelen cevap;
"Hz. Muhammed’in de ilk bayrağının çift başlı kartal olduğu, Kartalın ayakları kabzası kartala göre sağa gelmek üzere meşhur Zülfikâr kılıcını taşıdığu; Zülfikâr’ın bir yüzünde, Lâ İlahe İllallah Muhammeden Resulullah;Lâ Fetâ illa Ali Seyfe illâ Zülfikâr yazardı. Daha sonraları her halde Bizans bayrağına benzemesi münasebetiyle ( ? ! ), kartalın putu andırması itirazları sebebiyle, bayraktan çift başlı kartal kaldırılarak, beyaz ve siyah olmak üzere iki bayrak kullanışmış. " Bu bilgiler doğru mudur? Yardımlarınız için teşekkür ederim, Saygılarımla. Hürol Taşdelen"
Gelen cevap:
"Kaynaklarımızda Hz. Peygamber’in (s.a.s.) beyaz ( İbn Hişam, Sire, 2/245; Vakıdi, Meğazi, 1/9–11; İbn Sa’d, Tabakat, 2/6) siyah (İbn Hişam, Sire, II/263; İbn Seyyidi’n-Nas, Uyun, I/246; İbn Kesir, Bidaye, 3/260) sarı ve kırmızı renklerde bayraklar kullandığı (Kettani, et-Teratibü’l-İdariyye, II/77–84.) nakledilmektedir. Ancak ilgili eserlerde, soruda bahsi geçen bilgilerin bu bayraklarda yer aldığına ve daha sonra bayraklar üzerinde iddia edilen değişikliklerin yaşandığına dair bir bilgi bulunamamıştır. Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi için aşağıdaki linkten İslam Ansiklopedisi’nin “Bayrak” maddesini okuyabilirsiniz https://islamansiklopedisi.org.tr/bayrak"
Bir tanesi Tarih alanında Doktora derecesine sahip 32. ve 33. iki mason, en kutsalımız Peygamberimiz Hz. Muhammed 'in kullandığı sancak hakkında, fütursuzca, hiçbir belgeye dayanmadan gerçeğe aykırı yorum yapıp, bunu da yazıya geçirebiliyorlar. Gerçi Teoman Güre bunu yazılı ifade etmemiş ve vefat etmiş bir kişi, bu sohbeti doğrulayamaz / yalanlayamaz. Bu nedenle Teoman Güre böyle söyledi mi? Bunu kesin olarak bilmiyoruz. Aktaran mason Sadi Bayram 'ın vicdanına, belleğine, doğruluğuna kalmakta.
Konvan 1989
1989 Konvanından sizler için seçtiklerim
Eralp Özgen, topluma açılmaktan korkan bir mason daha. Bir de endişesi var o yıllarda; "Türk İslam" ideolojisi egemen olursa, masonlara saldıracak diye.
Sonra yanda tıpkı basımlarını verdiğim konuşmalar. Çoğalamadıklarını bilen masonlar bunlar. Bir büyük dertleri de "skrüten".
Masonların ifadesi ile bir harici yani mason olmayan kişi, bir mason tarafından Büyük Locaya bir Loca üzerinden önerilir. Önerisi incelenir, bürokratik süreçlerden geçer, önerildiği locadan bazı kıdemli masonlar önerilen kişi ile toplantılar yaparlar, sonra tüm vadilerde ismi askıya çıkar. herhangi bir mason, bu adayın masonluğuna itiraz edebilir. Ahlaki olarak beklenen, teklif edildiği locanın Loca Başına / Üstadı Muhteremine gidip, gerekçeleri ile birlikte, bu kişinin mason olmaması gerektiğini söylemesidir. Ancak itirazların çoğunluğu, ya teklif edilenle kişisel husumeti olduğundan ya da teklif eden kişiye düşmanlığı, gıcıklı olmasındandır. Yani Mason ilkelerine göre itiraz edecek bir gerekçe yoktur ortada. Bu karşı olan kişi hiçbir sözlü, gerekçeli itiraz yapmadan, o adayın son oylaması yapılacağı gün, teklif edildiği locaya gider ve gizli oylamada ret oyu kullanır. Skrüten, bu oylamanın adı ve yöntemidir. Görevli elinde küçük kapalı bir kutu dolaştırır ve her Üstat masona giderek oylamasını ister. Oylama için mason görevli masonun getirdiği kutuya elini sokar, iki bölmeli olan kutunun ön bölmesinde duran olumlu oy atacaksa cam bilyelerden, ret oyu atacaksa siyah renkli köşeli taşlardan alır ve kutu içindeki arka bölmeli kapalı yere bir delik içinden atar. Kimse ne oy verdiğini bilemez. Bir siyah / ret oyu etkisiz, 2 siyah ret gelirse, adayın oylaması 1 yıl ertelenir, 3 siyah gelirse de ret edilir. Adaylığı ret edilen harici 7 yıl bir daha teklif edilemez. İşte bu skrüten sistemi, tamamen kişisel hırs, gıcıklık gibi nedenlerle kötüye kullanılır bazı masonlarca. Kardeşim dediği kişiyi sırtından bıçaklamaktır bu. Bu davranış elbette masonların girerken ve her derece alışında ettikleri yemine terstir, yemini bozmaktır. Benim mason tarikatı gerçeğini toplumun bilgisine sunmamı, "yemini bozmak" diye eleştiren aklı evvel masonlar, önce yeminlerini defalarca farklı durumlarda bozan ve hala mason olan iki yüzlü kardeşlerine baksınlar. Ben masonlara, gerçeği görme yetisini hala koruyabilen masonlara ayna tutuyorum ve ulusumun emrinde vatanımı korumak için yazıyorum. Keşke anlasanız, anlayabilseniz.