Türkiye'de mason tarikatları günümüzde ciddi sorunlarla karşı karşıyalar. Bu araştırma yazımda Türkiye'de Mason Tarikatının en tepelerinde bulunmuş masonlar Mim Kemal Öke, Ziya Umur, Tuncay Kesim ağzından masonluğun durumunu aktarıyorum...
Mim Kemal Öke, 33. derece
Büyük Loca: Baş Mason (Büyük Üstad - Üstad-ı Âzam)
Yüksek Şûra: Baş Mason (Hakim Büyük Amir)
Başmason Mim Kemal Öke tarafından, 1951 Göreve Yerleştirme Töreninde yaptığı konuşmayı paylaşacağım. Yazıda günümüz Türkçesine göre gramer ve imlâ düzeltmeleri ile birlikte, kendi içinden kaynaklanan gramer ve imlâ yanlışlarını da düzelttim. Başmason öyle sözcükler kullanmış ki ne o günün Türkçesinde ne de günümüz Türkçesinde yeri yok. Uydurmuş. Bir de yabancı sözcük kullanmaya bayılıyor; sanki Türkçe sözcük yokmuş gibi. Dil kullanımı, kişinin eğitim düzeyi, özentileri, ulus bilinci gibi birçok niteliği gösterir.
Hiçbir şey ifade etmeyen, anlamsız uzun bir bölümü de çıkardım.
Mim Kemal Öke, Türkiye’de masonluk Fransız masonluğu etkisindeyken yaşadı; Büyük Loca ve Yüksek Şûrada Masonbaşı oldu. Doğal olarak Fransız masonluğuna yakın. Yazı içinde İngiliz masonlarını da eleştiriyor; İngiliz masonluğunun teist olduğunu söylüyor. Yani Tanrıya inanan ama dine inanmayan. Başmason İngiliz masonluğunu anlamamış. Meraklısı Mason Tarikatı ve Emperyalizm I kitabımda gerçeği okuyabilir:
Okumak için tıklayınız : Mason Tarikatı
1965 bölünmesi sonrası, Amerika – İngiliz masonluğuna bağımlı olmayı seçen olan Hür Masonların, Mim Kemal Öke’yi, kendi Masonbaşıları gibi kabul etmeleri de, diğer bir ahlaki yoksunluktur.
Masonbaşı Öke, 1950’lerde İnkılap Locasında verdiği söylevde masonların bunalım içinde olduklarını açıkça ortaya koyuyor. O bunalım bugün daha derinleşerek sürmektedir. Okuyalım;
“ Aziz Kardeşlerim,
Bu sene Mahfillerimizin Is ’ad merasimlerinde ( loca başının göreve yerleştirilmesi, tahtına oturtulması töreni - HT notu), agaplarında dinlediğim tatlı, bazen da insanı ümitsizliğe sevk eden hitabelerden çok müstefit oldum. Fakat dinlediğimiz hatiplerin Masonluğumuz ve dünya Masonluğu hakkındaki nokta nazarları arasında çok büyük farklar buldum. Bir hatip dünya Masonluğundaki buhranlardan bahsederken, diğer bir hatip de Türkiye Masonluğunda seviye düşüyor derken, üçüncü bir hatip de Masonluğun yükselmekte olduğundan bahsetti.
Düşündüm, acaba hakikaten dünya Masonluğunda buhran var mı? Türkiye Masonluğunda hakikaten seviye düşüyor mu?
Bunlar cidden bizi çok alâkadar eden noktalardır. Bugün şu dakikada dünya Masonluğundan bahsederken buhran olmadığını iddia etmek hiç şüphesiz doğru değildir. Bu buhranların en mühim sebeplerinden biri olan birleşmemezlik, anlaşmazlığı doğuran amiller nelerdir? Bu, Masonların olduğu kadar belki de biraz daha fazla olarak “profan” cemiyetin nazarı dikkat ve merakını celbediyor. Ben düşündüm taşındım; Masonlukta buhran yapan, Mason teşekküllerini hedefe yürümekten meneden, profan taarruzlarına maruz bırakan bir değil, birçok sebepler bulunabilir. Fakat benim hatırıma gelenler üç nokta içine sıkıştırılabilir:
- Ahlâkî ve felsefî doktrinlerin tesirleri,
- Ritüellerin arkasında siyasî, dinî, milli düşüncelerin saklanması,
- Demokrasiyi yıkan nasyonalizm cereyanlarının Mason Locaları içine sokulması.
Acaba dünya Masonluğu mevzuu bahsolunca bu birleşmemezlik amilleri arasında felsefî, dinî doktrinler arasında fark bulunması mevzuu bas olamaz mı? Bu telâkki ve kanaat ayrılıkları espri Masonik bakımından bir birleşmemezlik amili olmalı mıdır? İlk bakışta olmaması icabeder; fakat biraz derin araştırılırsa görülür ki birleşmemezlik basit bir kanaat ve içtihat farkından başka sebeplere bağlıdır.
Çünkü nasıl filozoflar, ahlâk prensipleri üzerinden nokta nazarları arasında büyük ayırdıkları olmasına rağmen, bu prensiplerin neticelerinde, akıbetlerinde birleşmişlerse hakikî Masonların da Mason idealinin istihdaf ettiği gayede hangi dinî ve felsefî doktrin takip edilirse edilsin neticede birleşmeleri icabederdi.
Biz şurada bu felsefî, dinî kanaatler üzerinde biraz durarak bunların Mason ideali ile münasebetlerini araştıralım. Dinde ve felsefede ahlâk, ahlâk prensiplerde Mason ahlakı arasındaki münasebet araştırılırken görürüz ki bir münevver hangi hayatta olursa olsun, İçtimaî cemiyet içinde, dahilde, bu muhtelif dinî ve felsefî ahlâk prensiplerinden buna veya şuna daha ziyade meyleder. Ya daha ziyade rasyonalisttir veya daha ziyade spritüalisttir.
Ya deisttir, yani Tanrı’nın vücudunu kabul, fakat vahyi ilâhîyi reddeder. Ye tesittir, yani Tanrı’nın vücudunu kabul etmekle beraber vahye ve ilhama da inanır. Veya büsbütün ateisttir, yani dinsizdir.
Her şeyi mantıkla, akıl ile izah eden, kâinatın varlığında yalınız aklın müessir olduğunu kabul eden rasyonalistler tecrübeden ziyade tecrübelerin ilk ideallerini, ilk prensiplerini veren akıl ve mantığa ehemmiyet verdikleri için onların nazarında tradisyon ’un, ampirizmin bir kıymeti yoktur. Şu halde rasyonalist bir Masontradisyon’dan veya metafizik düşüncelerden ziyade realiteye ehemmiyet verir.
Binaenaleyh, dogmatik, ampirik tradisyonalist bir Masonluğun bazı prensiplerine esir olamaz ve olamıyor...
Mevcudun sebepleriyle meşgul olan ve hiç bir vakit tabiatın haricinde bir sebebin (Tanrı) varlığını kabul etmeyen natüralistiler de kâinatta maddeden başka bir şey kabul etmeyen, yani “realite physique” e istinat eden materyalistler gibi her şeyi tabiata bağlarlar ki bu doktrini takip eden bir natüralist Mason ruhun ve ulûhiyetin “divinite” varlığını kabul eden ve tastık eyleyen bir Ritmin prensiplerini pek hazmedemez.
Şu halde böyle bir Masonluk, din ve ahlâk prensiple Tini reddeder ve bu esaslar dâhilinde çalışmanın manasızlığına kanidir.
Bütün bu hadiseleri hakikî sebeplerini yüksek bir varlığa, madde haricinde İlâhî bir kuvvete bağlayan spritüalistler de evvelki iki meslek taraftarlarının meyil ve nokta nazarlarının tersine ruhun ebediyetini, zekânın kâinatın inkişaf ve tekâmülünde sebep olup netice olmadığı şeklindeki metafizik prensiplerin tesir ve nüfuzu altında çalışmak ister ve müdafaa ederler.
Kardeşlerim, Masonluk sadece bir formalizm takip eden bir teşekkül olsaydı anlaşamamazlığın sebebini burada aramak ve bulmak mümkün olabilirdi. Hâlbuki Masonluk terakkiperver bir teşekkül olduğuna göre tabiatın lâyemut olan terakki kanunlarını takip ederken dinî ve felsefî telâkki farklarının tesir ve nüfuzu altında kalınmaması icap eder.
Fakat itiraf ederiz ki, dünya Masonluğunda gördüklerimiz tamamen aksidir. (Dogma) cularla, muhafazakârlarla liberaller arasında devamlı bir anlaşamamazlık hükmünü sürmektedir.
Bu devirde hâlen (Evrenin Ulu Mimarı) ın bir prensip olup olamayacağı üzerinde münakaşalar yürütülmektedir. Fakat KK.' im, (kardeşlerim, HT notu) doğrusunu söylemek icap ederse iş büsbütün başkadır. Bazı memleket Mason teşekküllerinin üzerinden maske kaldırılırsa altından dinî ve millî bir bünye çıkar. Bu itibarla birleşmemezlik kısmen de millî, dinî bir terbiyenin verdiği hissin tabiî bir neticesi telâkki edilebilir.
Bazı Obediyanslar dinî, bazıları da millî tesirlerin altında yürümektedir. Meselâ: Anglosakson Locaları deist dogmatik birer Mason teşekkülüdür. Fransa’da Büyük Maşrık daha ziyade lâik ve siyasî; Büyük Mahfili de daha ziyade muhafazakâr ve dinî esaslara daha meyyaldir. Ayni memleketin Masonların birleşmemezliğini bu farkla izah belki mümkündür. Biri layıktır, diğeri de az çok dogmatiktir.
İngiliz Localarının deist bir teşekkül olmaları ve dogmatik prensiplerin müdafaa etmeleri veya Fransız Localarında bir idare vahdetinin temin edilememesi bizi pek alâkadar etmez. Biz esasen Masonluktan ne liberal bir muhafazakârlığın, ne de rasyonalist bir ahlâk felsefesinin takip edilmemesinin aleyhtarı değiliz.
Bunun içindir ki Localarımızda bu sistemleri ne atar, ne de müdafaa ederiz. Fakat bu telâkki farkları Obediyansların dâhilî siyasetleri şeklinde kalıp ta âlemşümul bir Masonluğun yürümesi ve muvaffakiyeti üzerine müessir olmasaydı bir şey denemezdi. Bu telâkki farkları Masonluktaki hakikî krizi husule getiriyor.
Niçin ayni gayeye yürüyen Türkiye Masonları İngiliz Locaları ile münasebette bulunmasın? Hâlbuki İngilizler muntazam Mason diyebilmek için onun mutlaka teist olmasını, ruhun ebediyetini, Tanrı’nın varlığını alenen kabul eylemesini isterler... Bunun içindir ki bu “dogma” u musirren talep edenlerle bu dinî kanaati Masona bırakan Obediyanslar arasında münasebet yoktur. Bu şerait devam ettikçe ayni ideale koştukları zannedilen Masonlar arasındaki anlaşmamazlıkların, birleşmemezliğin devam edeceğini kabul etmek icap eder.
Bize gelince, ne siyasî cereyanlar, ne de din ayrılıkları hiç bir vakit amil olamamıştır. Kardeşlerim, bence Türkiye Masonları arasında bir türlü anlaşamadığımız bir nokta vardır. Ben telâkki farklarının, birleşmemezliğin bütün sebeplerinin bu nokta etrafında toplandığını zannederim. Bazılarımız, Masonluğu hayır müessesesi, kimimiz ahlâk ve felsefe mektebi, kimimiz de... telâkki ederiz.
Bu iddiaları, bu telâkkileri telif etmeğe de imkân yoktur. Burada göze batacak bir hayır yapılmadığını görenler meyus ve münkesir oluyorlar. Buranın bir fikir lisesi, bir fikir hareketi müessesesi olduğunu kabul edenler de alakasızlıktan müteessir... Hiç şüphe edilmemelidir ki burası ne hayır işleyen bir tekke, bir imarethane, ne de İlmî tedrisat yapan bir darülfünun değildir. Bu iki maksat için de ayrılmış, açılmış yerler vardır. Ben öyle zannediyorum ki burası ahlâkî, İçtimaî, felsefî sahalarda ritüellerine telkin yapan, bir ideal etrafında toplanabilecek kabiliyette ki şahısları bir araya getiren bir güzideler, (Elit) ler yuvasıdır. Yine hiç kimse iddia edemez ki buraya aşk ve sevgi ile bağlanmış olanlar karşılıklı tesirlerle manen olduğu kadar da maddeten istifade edememiş olsun. (…)
Kardeşlerim, biraz da birlikte birbirimize yardım ederek yürüyelim... Bu gidişin elem ve ıstırabı veya zevk ve neşesi varsa paylaşalım; çünkü ıstırap birlikte olursa taksime uğrar, zevk ve neşe ise taksim edilirse iki misli olur. Masonluk buhran geçiriyor diye müteessir olmayalım. Mabetler yıkılsa da Mason ideali yaşar; o hiç bir vakit öldürülemez. Buhran geçiren Masonluk değil belki ona sadakat etmeyenlerdir... İdealleri çabuk sönen insanlar, bedbaht olanlardır. Yaşamak için, bedbaht olmamak için nur-sevgi-hayat kalbimizde yaşatılmalıdır”
(Mim Kemal Öke, 1935 İs’ad Merasiminde M. Kemal Öke Birader Tarafından Söylenen Nutuk, Türk Mason Dergisi, 1966, sayı 62, sayfa 3225-3234)
Ziya Umur, 33. derece
Büyük Loca: Baş Mason (Büyük Üstad - Üstad-ı Âzam)
Yüksek Şûra: Baş Mason (Hakim Büyük Amir)
Mason Ziya Umur da Türkiye’de masonların sorunlar içinde olduğunu söylüyor. O’nun da yazısında gramer ve imlâ düzeltmeleri yapmak durumunda kaldım. Her ikisinin de yazılarında 1700’lerden kalma, günümüzde hala kullandıkları çocuksu komik kısaltmaları kaldırdım. Ziya Umur da, tipik bir mason olarak, yabancı sözcük kullanma züppeliği içinde. Örneğin Fransız Büyük Doğusu demek yerine, Fransızcasını kullanıyorlar, “Grand Orient” diyorlar. Diğer bir aynı yaklaşımı da, toplumu ve kurumlarını küçümseyip, tepeden bakma hastalığı! Yazı içinde koyu yaptım.
Mason Ziya Umur da, sayılarının azlığını bağladığı nedenler, buzdağının görünen yüzü bile değil. Toplumsa, tarihsel ve dini nedenlere hiç girmiyor. Yazısında 1980’le için söylediği şehirlerde localar kurulmuş ve Türkiye nüfusunun o günden bugüne neredeyse iki kat artmış olmasına karşın, masonların sayısı artmıyor, azalıyor. O zaman altı binlerdeydi, şimdilerde on iki binlerde!
Mason Ziya Umur, Mim Kemal Öke’den farklı olarak, siyasiler ve devlet yöneticileri arasında masonlar olmadığından yakınıyor. Bir diğer farkı da, Fransız masonluğundan İngiliz masonluğuna bağlanmış bir yapının temsilcisi olarak konuşması:
“Türk Masonluğunun Sorunları
Bazı istatistik hesapları, Amerika’daki Mason sayısının artmadığını, hafif bir azalma halinde olduğunu gösteriyor. İngiltere ve Avrupa’da, göze görünür bir değişiklik yoktur. Hatta Katolik Kilise ile Masonluk arasında uzun sürtüşmenin de sona emek üzere olduğu görülüyor, üç asırlık Masonluk tarihinde, bazen bu günkü gibi durgun, bazen XIX. asrın ortalarında olduğu gibi hareketli anlar vardır; bu normal bir konjonktürdür. Bugün dünya Masonları sakin bir hava içinde birbirleri ile muntazam temas halindedirler. Fransız Grand Orient’ının başını çektiği “gayrı muntazam” Masonluklarla da bir sürtüşme yoktur.
Türkiye ’deki Masonluğa gelince:
Localarınız intizam içinde çalışmaktadır. Kardeşler arasında sevgi bağlarının hakimiyeti galiptir. (…)
Türk Masonluğunun maruz bulunduğunu zannettiğin İKİ tehlikeye temas edeceğim:
- Sayısı 6.000 civarlarında olan üyeleriniz arasında, politik ve kültürel sahada tesirli olanlar çok azdır.
İlk anda akla gelebilecek olan şu tereddüdü ve arkasından gelmesi muhtemel hal tarzını izale edelim: nüfus içinde 50.000.000’u bulmuş olan bir camia içinde 6.000 sayısı az mıdır, bu sayıyı çoğaltmağa çalışalım mı?
Bu fikirde olan birçok kardeşlerimiz bulunduğunu biliyorum, fakat ben onlara katılamıyorum. Türkiye’de içlerinden Mason seçilebilecek kişiler hesap edilmek istenirse, nüfusumuzu 50.000.000 olarak görmek hatadır. Yeni yeni kurulmasına gayret edilen Bursa, Adana gibi henüz Masonik hayatımızda tesiri olamayan merkezler hariç, Türkiye’de İstanbul, İzmir ve Ankara’dan başka Masonluğa elverişli muhit pek azdır. Bu üç büyük şehrimizin nüfusu ise, 10.000.000’un üstünde diye hesap edilmelidir.
Masonluğa yaklaşabilecek nüfus, İstanbul’da 1.000.000’un altında, İzmir ve Ankara’da ise yarımşar milyonun çok altındadır. Su halde biz, 6.000 Masonumuzu iste bu 2.000.000'a varmayan insanlar içinde buluyoruz.
Böyle düşününce sayınız az değildir. Hatta Masonların ne kadar seçkin" bir zümre olması icap ettiği düşünülürse, bu sayı "fazla" sayılmalıdır.
Şu muhakeme tarzını benimsemeliyiz: bir cemiyetin her hangi bir müessesesi o cemiyetin vasatını aksettirir. Meclisi, Barosu, Odaları vs. ne ise, Masonluğu da öyle olabilir. Ben bu düşünce tarzını, bizim açınızdan çok sakat buluyorum. Eğer Masonluk cemiyetimizin bütün kusurlarını da aksettirecek ise Türkiye’de Masonluğa ihtiyaç yoktur, çünkü o zaman Masonluk bir zaruret değil, lüzumsuz bir lükstür. Biz cemiyetinizdeki vasatın çok üstünde bir teşekkül olmalıyız, ta ki cemiyetinizin seviyesini yükseltebilelim. Aynı seviyeyi muhafaza etmek için sarf edilecek lüzumsuz enerjimiz yoktur.
Üye sayısının düşük olmadığına inandığım Mason camiası içinde, politik ve kültürel sahalarda insanların çok az sayıda olmalarının sebeplerini bilhassa iki yerde görüyorum:
- Yeni Masonların "teklif edilmesinde", kardeşlerimiz yeteri kadar titiz veya dikkatli davranılmıyorlar. Bu işin teferruatına inmek istemiyorum, ancak birçok teklifin üstünkörü yapıldığını hepiniz biliyoruz. Teklifte bulunanlar ekseriya genç kardeşlerimizdir. Heyecan içinde, dostlarının da buraya gelmelerini arzu ediyorlar. (…)
- Kardeşlerimizin birçoğu oylarını kullanırken, "objektif" kalmağı bilmiyorlar; ekseriya hislerine mağlup olarak rey kullanıyorlar. (…)
- Masonluk bir misyondur. Biz, Türk cemiyetinin seviyesini yükseltmeğe talibiz. Basitleşmiş bir Masonluk camiası içinde kardeşler o misyonu hissedemeyince, müessesemizi bir "Kulüp" haline getiriyorlar. Bu, Türk Masonluğunu tehdit eden ikinci ve cidden büyük tehlikedir.
Hanımlarla toplanmak, birlikte yemek yiyip eğlenceler tertip etmek, balolar yapmak ....
Tenue Blanche’lar güzel bir şeydir. Fakat biz, Tenue Blanche’lar tertip etmek için Mason olmadık. Size, "Mason olunuz", derken bunlardan bahseden oldu mu?
Bu gibi işleri birbirimizi tanıyalım, diye yapıyoruz. Bunları ‘Masonluğumuzun gayesi" haline getirirsek Mason olmamıza ne tuzum var?
Çok kısaca temas ettiğim bu nevi temayüllerin devan etmesi, Türkiye’de Masonluğu "güdük" bir hale getirecektir: pahalı olduğu için mesela 'Anadolu Kulübü’ne aza olamayanlar, çok daha "ucuz" olan Masonluğa girmeğe çalışacaklardır. Biz böyle bir yarışın içine mi gireceğiz?
Türkiye’deki Masonluğu tehdit eden mühim sebeplerin bunlar olduğuna kaniyim. Alınacak tedbire gelince bu, "Hukuk" ve "Gelenektir”, fakat bu mesele biraz daha zor, izaha ve muhataba muhtaçtır."
(Ziya Umur, Türk Masonluğunun Sorunları, Şakul Gibi, 1988, Cilt 1, Sayı 1, Sayfa 6-8 ve
Ziya Umur, Masonun Oy Kullanması, Mimar Sinan Dergisi, Sayı:22)
Tuncay Kesim, 33. derece
Büyük Loca: Baş Mason Yardımcısı (Büyük Üstad - Üstad-ı Âzam Yardımcısı)
Yüksek Şûra: 33. derece
Tuncay Kesim, bir dönem Büyük Locada Ankara Vadisi Kaymakamlığı (Ankara Bölge Başkanlığı) yapmış, Merkez Yönetim Biriminde görev almış, Yüksek Şûrada 33. Dereceye yükselmiş bir mason.
Pek Muhterem, 33. Derece mason Tuncay Kesim'in değerlendirmelerini okuyalım.
Devamsızlık
“Devamsızlık
Eski yükümlülüklerimizde, 'Hiç bir üye hayati bir mazereti olmaksızın toplantılara katılmaktan imtina edemez.' hükmü vardır. Tüzüklerimizde toplantılara devam konusunda hükümler mevcuttur.
LGT 'nün 27'nci maddesinde 'Görevlilerin devamı hususunda diğer üyelere nispetle daha titiz davranmaları gerektiği, arka arkaya üç oturuma veya göreve başlamasından itibaren toplam olarak beş oturuma katılmayan görevlinin görevinin sona ereceği ve Loca kararı ile yerine yenisinin seçilebileceği' hükmü öngörülmüştür. Çırak Kardeşin devam cetveline göre ve en az on Çırak toplantısına katılması (LGT. Md. 29) ve Kalfa Kardeşin de en az üç Kalfa toplantısına katılması (LGT. Md.93) Kalfalığa Geçiş ve Üstatlığa Yükseliş koşuludur.
Aynı şekilde LGT 'nün 83'üncü maddesi de 'Bir yıl içinde, en az (iadeli taahhütlü) üç yazılı hatırlatmaya rağmen ve mazeret bildirmeden Locanın hiçbir toplantısına katılmamış olan üyenin, Hazineye borcu yoksa Loca karart ile istifa etmiş sayılabileceği ve ona göre işlem yapılacağı (Hazineye borçlu ise gayrı muntazamlık hükümlerinin geçerli olacağı), bu kararın Büyük Görevliler Kurutunun onayından geçirileceği' hükmünü kapsamaktadır.
Derneğe girmek isteyen haricilerde, manevi yönden kendisini geliştirme, merak, makam ya da diğer etkenler söz konusu olabilir. Bu etkenleri kimi zaman önceden saptamak da olanaksızdır. LGT 'ne göre Üstatlığa yükselen, bir Üye, bir kaç ay sonra (Üstadı Muh...'lik ve Nazırlık dışında) herhangi bir göreve seçilebilmesine karşın, en az iki yıllık Üstad derecesinde olmaksızın bir hariciyi teklif edememektedir. (LGT. Md.60). Bu hükmün gerekçesi -kuşkusuz- Masonluğu biraz daha tanımak, özümsemek ve tekliflere daha duyarlı davranmaktır.
Devamsızlığın bir takım nedenleri vardır. Diğer bir anlatımla bu nedenler devamsızlığı doğuran (sonuçlar ve) etkenlerdir. Devamsızlığın nedenleri daha çok özel/değişken ve kişiseldir.
Bu nedenle şu şekilde özetlenebilir:
a) Uyumsuzluk,
b) Bir göreve seçil m em ek,
c) Seçilene (tere) karşı olmak,
d) Teklifinin reddedilmesi,
e) İstemediği bir haricinin Masonluğa girmesi,
f) Bir Kardeş ile arasında husule gelen uyuşmazlık,
g) İşlerinin yoğunluğu,
h) Yurtiçi veya yurtdışı seyahat,
i) Kamu kuruluşlarında görev almak,
j) Anti-masonik etkinliklerden etkilenmek ve/veya bu tür etkinliklere suskun kalmaktan doğan devamsızlık (veya ayrılma),
k) Çalıştığı işyerinde veya kuruluşta bir üst görevlinin veya amirin Masonluğa karşı olması,
l) Mason olduğunun duyulması kuşkusu,
m) Üyenin, ilgi görmediği, bazı isteklerinin çözümlenemediği düşüncesi,
n) Aidatın artması ve Üyeyi ekonomik yönden zorlaması,
o) Daha özgür ve dışa dönük bir davranışın sergilenmemesi,
p) Aileden (Masonluğa karşı oluştan), kaynaklanan nedenler,
q) Kanıksama, çalışmaların tatmin edici görülmemesi (matrikül hareketleri) ay m konuların daha önce irdelenmiş olması, (Landmarklar gibi.)
r) Psikolojik ve diğer nedenler. Yukarıda özetlenen nedenler.
Üyeden Üyeye farklılıklar arz etmektedir. O halde, Üye bazında devamsızlığın nedenlerinin araştırılması, giderilmesi yolunda çaba gösterilmesi gerekmektedir.
Bazı devamsızlık nedenlerinin -kalkerleşmeden- giderilmesi mümkündür.
Görevlilerin ve Kardeşlerin birbiri er iyi e yakın bir iletişim içinde bulunmalarında ve devamsızlık (veya kırgınlık) yaratabilecek bir takım gelişmeleri çözümlemeye çalışmalarında ve Üstadı Muhteremi bilgilendirmelerinde yarar bulunmaktadır.
Üstadı Muhterem, kimi zaman kendi inisiyatifiyle, kimi zamanda görevlendireceği Kardeşler ile konunun sorun haline dönüşmesinden önce gerekli önlemleri alabilmelidir.
Bu konuda bir örnek vermek mümkündür: Kardeşlik Zincirinde bulunan Üyelerin birbirini toplantı öncesinde ve toplantıya katılmaması halinde de toplantı sonrasında aramaları ile toplantılara, daha çok Kardeşin katıldığı görülmüştür. Kardeşlerin mutlu veya üzüntülü günlerde aranması, ilgilenilmesi Kardeşliğin gerçeklerindendir. Her Kardeşin (muteber olmasa da) görüş ve önerilerinin dinlenmesi, çözüm alternatiflerinin aranması, ilgi gösterilmesi (İlgi görmenin en güzel ve etkin yolu ilgi göstermektir), Tüzüklerimize ve geleneklerimize uygun (yansız) bir yönetimin sergilenmesi, hitaplarda nezaket ve görgü kurallarına uygun üslup ve davranışlara öncelik verilmesi gereklidir. Ebedi Maşrıka intikal eden Kardeşlerimizin anılması, ailesi ile ilgilenilmesi, varsa gereksinmelerinin karşılanması bizlere düşen yükümlülüklerdir. Kardeşlerden, yerine getirilmesi olanaksız istemlerde bulunulmaması, bazı meslek gruplarına olan gereksinmelerin de optimal bir dengede korunması gerekmektedir.
Görevlilere genel ve görevli bazında görev, yetki ve sorumluluklarının benimsetilmesi, kardeşlere görkemli bir tören sunulabilmesi amacıyla önceden provalar yapılması, görevlilerin (Sekterlik ve II. tören Üstadı gibi) yoğun iş temposu içinde bulunmayan ve görevin gereklerini yapabilecek kardeşlerden seçilmesi ve kardeşlerin diğer locaların toplantı ve etkinliklerine, topluca veya bireysel olarak katılmalarının sağlanmasında yarar bulunmaktadır".
(Tesviye Dergisi 1998, Sayı 38, Sayfa 8-9)
Baş mason yardımcısı, Devamsızlık durumunda, üyenin Büyük Loca / Dernek ile ilişkisinin kesilmesi gerektiğini söylüyor. Uygulama tam tersidir. Çırak ve Kalfa masonlar için, üst dereceye geçebilmek için devam kıstasları getirilirken, loca da görev almayı düşünmeyen Usta masonlar için hiçbir zorunluluk yoktur. Üye olduğum Şafak locasında, Samsun da yaşayan masonlardan, üye olduğum 10 yıl boyunca yüzlerini görmediklerim olduğu gibi, iki yılda bir seçimlere gelenler de vardı. Büyük Loca ve Loca için, paralarını ödemeleri ve üye sayısını yüksek göstermeleri yeterlidir. Temel ilke, "para". Yeter ki, parasını ödesin. Diğer localarda da durum aynı. Tanıdığım bir arkadaşım, 10 yıl boyunca, tek bir masonik toplantıya katılmadan, sır yıllık ödentisini ödediği için üyeliğini sürdürdü.
Loca Yöneticileri de, onları ödenti zamanı bir tek arıyordu.
Mason Tuncay Kesim 'in gördüğü sorunların tamamı, kişinin zayıf, gelişmemiş ahlaki ve kişilik sorunlarıyla ilişkili. Çözüm önerilerinin hiçbirisi de uygulanmaz.
Localar da daha önceden yönetici olmuş, çoğu 60 üstü yaşlarda masonların, diğer masonlar üzerinde, baskı ve küçültücü davranışları yaygındır. Çoğunlukla meslek yaşamlarında başarı yaşayamamış, emekli olanlardan artık evlerinde, kişisel yaşamlarında kimsenin dinlemediği yaşlı masonlar, pozisyonlarının gücü ile loca kardeşlerini ezmekten çekinmek bir yana, marazi zevk alırlar. Kardeş sofraları denen yemek bölümlerinde, bilgisizlikle yüklü, kulaktan dolma yanlışlarla dolu sözleri tekrar tekrar bıktırıcı biçimde uzun uzun konuşmalar yaparlar.
Loca onların malıdır, onlar da locanın sahipleri. Kardeşleri farklı söz etmeye görsünler, hatta eleştirmeye kalksınlar; hemen sofrada kalkar bu locanın sahipleri var derler, kardeşlerine gözdağı verirler. Gelişmemiş kişiliklerin, şişmiş zavallı egoların, ilkel davranışlarla dışa vuran sonucu. Ne yazık ki, locanın diğer üyelerinin önemli kısmı da, bir sonraki dönemde loca da görev alabilmek, böylece adım adım loca yöneticiliğine ulaşabilmek için, bunlara boyun eğer, hatta pohpohlarlar.
Baş mason yardımcısı, kâmil insan olma savı ile kişileri toplayan masonluğun, tam tersi davranışlarla, kişileri nasıl gerilettiği, kişiliklerini ezdiğini; sorunlar ve çözümler ki, bunlar hiçbir zaman uygulanmaz, çok güzel ifade etmiş.
Genel Kurul Konuşması
Mason Tuncay Kesim, 2010 Genel Kurulda (Konvan), gene masonluğun içinde bulunduğu durum hakkında görüşlerini, Genel Kurulun, serbest konuşma bölümünde paylaşmış. Tuncay Kesim 'den önce ve sonra, Genel Kurul da mason başı dahil, hiçbir kardeşi değer vermemiş, sözleri üstüne tek bir söz söylememiş.
Umurlarında olmamış...
HKEMBL Genel Kurulu (Konvan) Raporu
HÜR ve KABUL EDİLMİŞ MASONLAR BÜYÜK LOCASI TÜRKİYE
19 HAZİRAN 2010,
55 KONVAN RAPORU
…
“Pek Muhterem Tuncay Kesim K:. (Kardeşlerim - HT notu)
31 Mart 2009 itibarı ile üye sayımız 14.495 iken 31 Mart 2010 itibarı ile 14.380’dir. Bir başka deyişle, üye sayımız İstanbul’da 8.296’dan 8.240’a, Ankara’da 3.797’den 3.780’e, İzmir’de 2.402’den 2.360’a inmiştir. İstanbul’da 56, Ankara’da 17 ve İzmir’de 42 K:. olmak üzere toplam 115 K:.’e ulaşan bu azalma üzerinde ciddiyetle durulması gerekmektedir. Amaç hiç kuşkusuz mevcut üye sayımızı korumak ve arttırmak ve camiamızdan türlü nedenlerle ayrılan K:. lerin büyük ölçüde geri dönüşlerini sağlamaktır. Devamsızlığın ve sonuçta Masonluktan ayrılmanın nedenleri kısaca sıralamak istiyorum. Tatminsizlik, aradığını bulamama, bir göreve seçilememe, seçilen görevlilere tepki, teklif ettiği adayın reddi, arzu etmediği bir adayın Masonluğa kabulü. Mason olduğunun duyulması kuşkusu bir K:. ile arasında uyuşmazlık, K:.’lerinin işlerinin yoğunluğu, yurtiçi ve yurtdışı seyahatlerinin çokluğu, yaşlılık, geliş ve dönüş zorluluğu, anti masonik etkinliklere karşı yeterince tepki gösteriImemesi, siyasete atılma, çalışmaların doyurucu olmaması, toplantıların çok uzun süre alması, matrikül hareketleri ile İlgili gündemlerin yoğunluğu, eşinin ve ailesinin Masonluğa karşı olması, aidat ve L:. paylarının yüksekliği, fiziksel ve çalışmalara katılmayı engelleyen rahatsızlıklar, ilgisizlik, birtakım davalar ve diğer nedenler.
K:.’lerim, her K:. bazında farklılık gösteren devamsızlığın giderilmesinde görevliler ve L:. K:.'lerinin bir çaba göstermesi zorunludur. Uyanıştan sonra 1948’den beri takriben 15.000 üyenin aramızdan ayrıldığı ifade edilmektedir. Bu 14.5S0 halihazır matrikülümüze göre %100’ün üstünde bir kayıptır. Galip Hamdi Tekyeli Üs:.’ımın bir sözü ile sözlerime son vereceğim.
‘Masonluğu bekleyen asıl tehlike harici alemde değil, dahildeki çöküntülerdir’, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası, 19 Haziran 2010, 55. Konvan Raporu, Sayfa.39-40"